Page 52 - orada_bir_koy_var_uzakta
P. 52

ÇAM AĞACININ











                          GÖLGESİ                                     Ramila Aliyeva








                                                                       Abdullah Harmancı




                    Çam ağacının gölgesi anlatıyor:
                   “Tepemdeki şu çam ağacı var ya. O, benim ağacım. Ben ne yaparsam o
                   da yapar. Ben bazen ondan çok daha büyük ve geniş olurum. Derinleşirim.
                   Koyulaşırım. Kısalırım. Uzarım. Çam ağacı benden hiç ayrılamaz. Bensiz
                   yapamaz.
                   Ayaklarımız aynı ipe bağlıdır. Ben başımı sağa eğsem o da eğer. Sola
                   eğsem o da eğer. Bu ağacın kaderi bana bağlı. Ayakları da bana bağlı. Her
                   şeyini ben belirlerim. Dahası var. Şu dağlara doğru yaklaşmış ışığı görüyor
                   musunuz? Güneş… Tamam. Dostum güneş de bana göre hareket eder. Ben
                   burada ne zaman ortaya çıksam o da ortaya çıkar. Beni adım adım izler.
                   Onun varlığını ben belirlerim. Âdeta benden utanıyor. Aramızdaki şu çam
                   ağacını siper alıyor. Gizleniyor. Öyle ustaca gizleniyor ki benden… Hâlbuki
                   ben olmasam ne güneş olur ne de çam ağacı!”
                   Çam ağacının gölgesi konuşurken güneş iyiden iyiye uzaklaşmıştı.
                   Ormandaki bütün ağaçlar ve kuşlar, onu dinlerken anlamlı anlamlı
                   gülümsüyorlardı. Yeşil Papağan söz aldı:
                   “İyi de şu an güneş batıyor. Çam ağacı durduğu yerde duruyor ama sana bir
                        şeyler olmaya başladı.”
                            “Dostum, güneşe vefasızlık olmasın. Ben de biraz dinleneyim. Sabah
                                görüşürüz.”

                                     Gölge böyle söyledi ve usulca toprağın derinliklerine
                                         süzüldü. Ormanın ağaçları ve kuşları, gölgeye el
                                             salladılar. Dudaklarının ucunda muzip bir
                                                 gülümseme kaldı.






































        50 50
   47   48   49   50   51   52   53   54   55   56   57