Seslİ Betİmleme

KİTAP KURDU
Arda yeni uyanmıştı ki dışarıdan gelen sesle irkildi. Yan komşunun yeni sahiplendiği köpeğin sesiydi bu. Köpekçik henüz kimseyi tanımıyor, bu yüzden gelen geçen herkese havlıyordu. “Haylaz Köpek!” dedi kendi kendine gülümseyerek. “Bizim mahallede sana ve insan dostlarına zarar verecek kimse yok ki. Kendini yormasana bu kadar.” Ardından elini yüzünü yıkamak için yatağından kalktı. Arda, odasına döndüğünde köpekçiğin sesi kesilmişti. Onun için de kahvaltı saati başlamıştı demek ki. Ben de kahvaltımı yapıp arkadaşlarım gelene kadar sesli kitap dinleyeyim, diye düşündü. Ama önce üzerini değiştirmeliydi. Bunun için elbiselerinin bulunduğu dolabın kapağını açtı. Elleriyle, dokunarak, giyeceği kıyafetleri buldu. Arda için dolabının düzenli olması ve elbiselerinin yerlerinin değişmemesi çok önemliydi. Gömlekleri ve pantolonları her zaman askıya asılmış şekilde dururdu. Giyeceği günlük kıyafetler ise alt tarafta bulunan raflara yerleştirilirdi. Böylece aradığı kıyafetleri kolayca bulur, kimseye ihtiyaç duymadan giyinebilirdi. Mutfağa gittiğinde annesi her zamanki gibi sağlıklı bir kahvaltı hazırlamıştı. Herkes sofradaki yerini almış, Arda’nın gelmesini bekliyordu. Arda: ― Günaydın anne, günaydın baba, günaydın Zeynep, diyerek herkesi selamladı. Ardından eliyle her zaman oturduğu sandalyeyi bularak masadaki yerine geçti. Tatlı bir sohbet eşliğinde kahvaltılarını yapmaya başladılar. Babası sordu: ― Bugün neler yapmayı planlıyorsunuz bakayım? Arda cevap verdi: ― Bugün arkadaşlarımla toplanma sırası bizde babacığım. ― Ooo, ne kadar güzel. Desene evimizde şenlik var. Herkes geliyor mu peki? ― Elbette. Biliyorsun biz hiç ayrılamayız. Birimiz nereye, hepimiz oraya... Kahvaltıdan sonra babaları işe gitti. Arda ile Zeynep de odalarına çekildiler. Arda, konuşan saatinin düğmesine basarak saatin kaç olduğunu kontrol etti. Arkadaşlarının gelmesine bir hayli vakit vardı. “Onlar gelinceye kadar sesli kitap dinleyebilirim.” diye düşündü. Arda kitapları çok sever, onlardan çok şey öğrenirdi. Braille alfabesiyle yazılan kitapları büyük bir zevkle okur, bazen de sesli kitap dinlerdi. Braille baskısı veya sesli kitabı bulunmayan kitaplar için de bir çözümü vardı elbette. Babası istediği kitapları iş yerindeki tarayıcı ile taratır, hafıza kartına yükleyerek getirirdi. Arda da onları ekran okuyucu programıyla bilgisayarından dinlerdi. Arda konuşan saatinin alarmı çalıncaya kadar sesli kitap dinlemeye devam etti. Ardından “Arkadaşlarım birazdan gelir. Onları içeride bekleyeyim.” diye düşünerek odasından çıktı. Mutfağa geldiğinde her yeri mis gibi tarçınlı kurabiye kokusu sarmıştı. Arda’nın annesi, çocuklar çok sevdiği için her fırsatta tarçınlı kurabiye yapardı. Yanına da memleketlerinden gelen salepten hazırlardı. Arda kokuları derin derin içine çekti: ― Yine enfes şeyler hazırlamışsın anneciğim. Ellerine sağlık. Annesi gülümseyerek cevap verdi: ― Elbette. Oğlumun arkadaşları gelir de ben hazırlık yapmaz mıyım? Sohbetinizin yanında iyi gider diye düşündüm. Arda’nın arkadaşları birer ikişer gelmeye başladılar. İlk önce Hazel ile Sena girdi içeriye. Ardından Mehmet Akif, Gökçe ve Metin geldi. Hilal ile Tuna da gelince ekip tamamlanmış olacaktı. Salona geçip tatlı tatlı sohbet etmeye başladılar. Zeynep de Sena’yı boyama yapmak için odasına götürdü. ― Keşke tekrar kar yağsa da sokağa çıkıp kar topu oynasak, dedi Gökçe. Metin hemen heyecanla atıldı: ― Hepinizi kar topu yağmuruna tutacağım o zaman. Geçen sefer nasıl da kaçıyordunuz kar toplarımdan? ― Yine birlik olup sana gününü gösteririz, dedi Mehmet Akif. ― Bence en eğlencelisi kızakla kaymak, dedi Arda. Mehmet Akif’le kayarken kendimi çok mutlu hissediyorum. Çocukların sohbetleri sürerken nihayet kapının zili çaldı. Gökçe heyecanla atıldı: ― İşte, Hilal ile Tuna da geldi. Sonunda herkes burada! Metin koşarak kapıyı açtı. Tuna ile Hilal içeri girdi. Gökçe merakla sordu: ― Nerede kaldınız Tuna? Mehpare teyzenin yaptığı kekin ve salebin kokusunu içimize çekiyoruz yarım saattir. Bu bize yapılır mı? Gökçe’nin bu sözü üzerine gülüşmeler başladı. Tuna, heyecanla elindeki dergiyi göstererek cevapladı: ― Bugün elimize bir dergi geçti. Adı: Özel Eğitim Çocuk. İçinde o kadar eğlenceli masallar, fıkralar, bilmeceler, bulmacalar var ki! Okumaya dalıp zamanın nasıl geçtiğini fark etmemişiz. ― Aaa, ben de biliyorum o dergiyi, dedi Arda. İnternetten de yayımlanıyor. Sağ olsunlar benim gibi göremeyen çocukları düşünüp sesli dergi olarak da hazırlamışlar. Ben hepsini dinledim. ― Hiç şaşırmadım, dedi Hazel. Kitaplığındaki ve bilgisayarındaki kitapları gördükten sonra senin tam bir kitap kurdu olduğunu biliyordum zaten. Merakla dergiyi incelemeye başladılar. Derginin son sayfalarına geldiklerinde “Biz Bu Kitapları Çok Sevdik” adlı bir sayfayla karşılaştılar. Dergiyi hazırlayanlar bu sayfada çocuklara okumaları için kitaplar öneriyorlardı. Bazılarının isimleri çok ilginçti gerçekten. Kapakları da çok güzel görünüyordu. ― Ne dersiniz, dedi Hazel. Bu kitapları bulup tatilde okuyalım mı? Hem yeni şeyler öğrenir hem de kitaplar hakkında konuşarak güzel vakit geçiririz. Hep birlikte: ― Harika bir fikir, dediler.― Dergideki kitap önerilerini ben de dinledim. Pek çoğunu okudum onların. Bir kısmının da sesli kitabını dinledim. İçlerinde okumadığım iki kitap var sadece, dedi Arda. Bu söz üzerine Hazel konuştu: ― Bakın demedim mi ben size Arda tam bir kitap kurdu diye. Yine herkesi bir gülme aldı. ― Peki, kitapları nereden bulacağız, diye sordu Hilal. Mehmet Akif: ― Kitapçıya gidip bakabiliriz, diyerek görüşünü belirtti. Arda ise: ― Halk kütüphanesine gidelim bence. Orada çok değişik ve yeni kitaplar var. Eminim bunlar da vardır, dedi. Herkes Arda’nın bu fikrine katıldı. Bunun üzerine Tuna: ― O zaman ailelerinizden izin alın arkadaşlar. Yarın kütüphaneye gidiyoruz, dedi. Metin itiraz etti. ― Yarın olmaz. Mehmet Akif ağabeyle basketbol maçımı izlemeye gelecektiniz? Söz vermiştiniz. Unuttunuz mu? ― Hayır, unutmadık. Senin maçın 12’de başlıyor. Kütüphaneye öğleden sonra gideriz. Hazel ve Hilal de: ― Biz de yarın sabah Fatma nineyi ziyarete gidecektik. Bir ihtiyacı var mı diye soracaktık. Biz de oradan gelelim öyleyse kütüphaneye, dediler. Ardından Arda’ya sordular: ― Peki, yarın senin bir işin var mı? ― Hayır. Öğleden sonra benim için de uygun. Bunun üzerine Tuna: ― O zaman öğleden sonra ikide kütüphanede buluşalım, dedi. Çocuklar, bir süre oyun oynadıktan sonra evlerine döndüler. Arda, ertesi sabah erkenden kalktı. Kütüphaneye sık sık gittiği için yolu çok iyi biliyordu. “Öğleden sonra saat bir civarı evden çıkarsam rahatlıkla yetişirim.” diye düşündü. O vakte kadar tatil ödevlerini yaptı ve bir süre müzik dinledi. Konuşan saatini tekrar kontrol ettiğinde saatin bire yaklaştığını fark etti. Hemen montunu ve botlarını giyerek annesiyle vedalaştı. Dışarı çıktığında Arda’nın içini bir mutluluk kapladı. Yüzüne yayılan sıcaklığa bakılırsa bugün hava güneşliydi. “Ama yine de yerler buz olabilir. Dikkatli gitmeliyim.” diye düşündü. Beyaz bastonu ile yolu kontrol ederek yürümeye başladı. Biraz ilerledikten sonra burnuna sıcak ekmek kokusu geldi. “Demek ki fırının olduğu kavşağa yaklaştım.“ diye düşündü. Biraz daha ilerlediğinde ana yola gelmiş olacaktı. Ana yola geldiğinde buradan karşıya geçmesi gerekiyordu. Karşıya geçmek için en güvenli yolu, yani üst geçidi kullanmaya karar verdi. Üst geçidin asansörüne ilerleyerek kabartmalı tuşlara bastı. Kapının açılma sesini duyduktan sonra kabine bindi ve yukarı çıktı. Üst geçitte yürüdükten sonra yine aynı şekilde aşağı indi. Arda, yolun karşısına güvenle geçmişti. Sarı bantları takip ederek yürümeye devam etti. Biraz daha ilerledikten sonra trafik polisinin düdüğünün sesini duydu. Arda’nın bir kez daha karşıya geçmesi gerekiyordu. “Trafik polisinin bulunduğu yerden güvenle karşıya geçebilirim.” diye düşündü. Yaklaştığında, araçların fren sesinden trafik polisinin araçları durdurduğunu anlayan Arda güvenle karşıya geçti. Kütüphaneye oldukça yaklaşmıştı. Geç kalıp kalmadığını kontrol etmek için saatine dokundu. Tam o sırada Tuna’nın sesini duydu. Tuna: ― Merhaba Arda. Karşılaşmamız ne iyi oldu. Haydi, yolun kalanını birlikte yürüyelim, dedi ve kolunu hafifçe Arda’nın koluna değdirdi. Arda, dirsek hizasından tutarak Tuna’nın koluna girdi. Onu bir adım gerisinden takip ederek yürümeye başladı. Trafik ışıklarına gelince Tuna konuştu: ― Şimdi trafik ışıklarının olduğu yerden karşıya geçeceğiz. Şu anda bize kırmızı ışık yanıyor. O yüzden bekleyeceğiz. Yayalara yeşil ışık yandığında güvenle karşıya geçtiler ve kütüphaneye ulaştılar. Diğer çocuklar da gelmiş, kütüphanenin önünde onları bekliyordu. Hazel şöyle söyledi: ― Kütüphaneye girmeden hatırlatayım arkadaşlar. Öncelikle okuma salonunda sessiz olmamız gerekiyor. Dergideki kitapları liste hâline getirmiştik zaten. Herkes listeden belirldiğimiz iki kitabı kütüphaneden ödünç alıp okuyacak. Sonra aramızda değiş tokuş yapacağız. Anlaştık mı? ― Anlaştık Hazel. Bunu Ardaların evinde on beş defa söylemiştin zaten, dedi Gökçe. Çocuklar Gökçe’nin her zamanki abartmasına kıkırdadılar. Mehmet Akif ekledi: ― Öyleyse aradığı kitabı bulan, kantine gelsin. Mehmet Akif’in bu sözünün ardından dağılarak kitapları aramaya koyuldular. Arda, Braille kitapların olduğu bölüme yöneldi. Kitapların sırtlarındaki Braille yazılara dokunarak aradığı kitabı bulmaya çalıştı. Kitaplardan birini bulmuştu bile. Ama diğerini bulamıyordu. Onu bulmak için kütüphane görevlisinden yardım istedi. Kütüphane görevlisi Arda’nın aradığı kitabı sistemden kontrol etti. Ardından: ― Maalesef evlat. Aradığın kitaplardan sadece bir tanesinin Braille baskısı var. Onu da bulmuşsun zaten. Ama senin için diğer kitabı da temin etmeye çalışacağız, dedi. Arda kütüphane görevlisine teşekkür etti. Bir süre daha raflardaki kitapları inceledikten sonra kantinin yerini bulmak için ayrıldı. Biraz yürüdükten sonra kantine ulaşmayı bekliyordu fakat kendini kütüphanenin başka bir bölümünde buldu. Galiba bir yerde yanlış yere yöneldim, diyerek kantini aramaya devam etti. Arda’nın kararsız adımlarını fark eden bir kütüphane görevlisi yanına yaklaşarak kendini tanıttı: ― Merhaba! Benim adım Ali. Bu kütüphanede görev yapıyorum. Yardımcı olmamı ister misin? ― Merhaba! Ben de Arda. Evet, kantini arıyordum. Arkadaşlarımla orada buluşacaktık. Gitmeme yardımcı olabilir misiniz? Kütüphane görevlisi: - Koluma gir de sana kantine kadar eşlik edeyim öyleyse, dedi ve kolunu uzattı. Arda, kütüphane görevlisinin de yardımıyla arkadaşlarının yanına ulaştı. Portakal suyu alarak bir masaya oturdular. Hazel sordu: ― Ne yaptık arkadaşlar? Herkes bulabildi mi aradığı kitapları? ― Ben sadece birini bulabildim, dedi Arda. Diğerinin Braille baskısı yokmuş. Kütüphane görevlisi temin etmeye çalışacaklarını söyledi ama kim bilir ne kadar sürer? Mehmet Akif, Arda’yı teselli etmek için: - Umarım bir an evvel gelir de sen de ödünç alabilirsin kitabını, dedi. ― Herkes kitaplarını aldığına ve burada olduğuna göre evlerimize dönebiliriz, dedi Gökçe. Ardından hep birlikte yine güvenli yolları kullanarak evlerine döndüler. Arda’nın aradığı kitabı bulamaması Mehmet Akif’i çok üzmüştü. Bütün akşam ne yapabileceğini düşündü. Sonra aklına bir fikir geldi. Hemen Hazel’i aradı: ― Merhaba Hazel, nasılsın? ― Teşekkür ederim Mehmet Akif. İyiyim. Sen nasılsın? ― Ben de iyiyim. Ancak bugün Arda’nın aradığı kitabı bulamaması çok canımı sıktı. ― Evet, benim de. Umarım görevli kitabı bir an evvel getirtir. ― Benim aklıma bir fikir geldi Mehmet Akif. Kitabın gelmesini beklememize gerek yok. ― Na yapalım peki? ― Hepimizin anne ve babasının akıllı telefonu var. Onlarla rahatlıkla ses kaydı yapılabiliyor. Kitabın bölümlerini aramızda paylaşıp seslendirelim. Bu şekilde Arda’ya sesli kitap hazırlayalım. Sen ne dersin? ― Bu harika bir fikir Hazel. Bu fikrini hemen diğer arkadaşlarımızla da paylaşalım. Mehmet Akif ile Hazel sırayla diğer arkadaşlarını da aradılar. Herkes bu fikri çok beğendi. Ertesi gün aralarında plan yaparak kitabı bölümlere ayırdılar. Herkes kendine düşen bölümü seslendirdi. Tuna’nın babası da bu kayıtları birleştirdi ve hafıza kartına yükledi. Sonunda Arda’nın sesli kitabı tamamlanmıştı. Bir an evvel Arda’nın evine gidip sesli kitabı ona vermek istiyorlardı. Sevinç içerisinde yola koyuldular. Ardaların evine geldiklerinde hepsinin yüreği bir kuşun yüreği gibi atıyordu. Sevinçle zile bastılar. Kapıyı Arda açtı. Hazel: ― Merhaba Arda! Nasılsın? ― Merhaba Hazel. İyiyim. Sen nasılsın? ― Ben de iyiyim. Teşekkür ederim. Sana bir sürprizimiz var. ― Sürpriz mi? Çok heyecanlandım şimdi? Nedir acaba? ― İşte burada, diyerek hafıza kartını Arda’nın avucuna bıraktı. Arda, arkadaşlarının getirdiği hafıza kartına dokundu. Oldukça şaşırmıştı. ― Bu nedir, diye sordu. Arda’nın bu sorusunu Hazel cevapladı: ― Dinlediğin zaman anlarsın. Biz şimdi kitaplarımızı okumak için evlerimize gidiyoruz. Yarın görüşünceye kadar hoşça kal. Arda, merakla bilgisayarının başına gitti. Hafıza kartını taktığında duyduklarına inanamadı. Kütüphanede bulamadığı kitabı arkadaşlarının sesinden dinliyordu. Arda, daha önce dinlediği hiçbir kitaptan bu kadar keyif almamıştı. Duyduğu her kelime yüreğini ısıtıyordu adeta. Sanki her kelime, her zaman yanında olan dostlarının sevgisini kulağına fısıldıyordu.

İÇERİK

Özel Eğİtİm ve Rehberlİk Hİzmetlerİ Genel Müdürlüğü

Emnİyet Mahallesİ Gazetecİ Muammer Yaşar Bostancı Caddesİ
MEB Beşevler Kampüsü A Blok 06560 Beşevler, Yenİmahalle / ANKARA
Telefon: Personel İletİşİm Fax:(0312) 213 13 56

MEB © - TÜm Hakları Saklıdır. GİZLİLİK, Kullanım ve Telİf Hakları bİldİrİmİnde belİrtİlen kurallar çerçevesİnde hİzmet sunulmaktadır.